İş Kültür Okurları için Siyasetten Sanata, İktisattan Felsefeye Uzanan Bir Seçki
İş Kültür Okurları için Siyasetten Sanata, İktisattan Felsefeye Uzanan Bir Seçki
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın zengin koleksiyonu edebiyat, felsefe ve sanatı kapsayan yeni eserler sunuyor. Öne çıkanlar arasında Hobbes'un 'Leviathan'ı, Büchner'in 'Woyzeck'i ve Piketty'nin 'Eşitliğin Kısa Tarihi' yer alıyor.
Haber Giriş Tarihi: 09.11.2025 11:01
Haber Güncellenme Tarihi: 09.11.2025 11:05
Kaynak:
Faselis
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın dizileri, raflara çıkan çok sayıda eserle okurları edebiyattan felsefeye, tarihten sanata uzanan zengin bir düşünce yolculuğuna davet ediyor. Siyaset felsefesinin temel taşlarından Tanrı’ya dair kavrayışımıza, düşüncenin ve bedenin kesişim noktasından modern insanın çıkmazlarına, toplumsal dinamiklerden savaş sonrası bireyin kimlik arayışına uzanan farklı anlatıların yer aldığı seçki hem evrensel değerleri hem de yerel renkleri bir araya getiriyor.
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi
LEVIATHAN
Thomas Hobbes
Çevirenler: Utku Özmakas – Ferit Burak Aydar
Modern siyaset teorisinin kurucu mimarlarından Thomas Hobbes’un (1588-1679), devlet kavramının anatomisini çıkardığı başyapıtı Leviathan, ideal bir devletin ve daha az çatışmalı bir toplumsal yaşamın inşası için egemenlik ilişkilerinin dünyevi (seküler) yasaları esas almasını öne sürer. Ne var ki, felsefi ve siyasi fikirleri kadar teoloji hakkındaki yorumları da pek çok kesimi rahatsız eder. Kitaplarının yakılma kararı alınır; Hobbes dönemin statükocu güçlerinin tepkisini çekmiş olsa da ne çarpıcı fikirlerinden ne de düşünme arzusundan taviz verir. Eleştirel düşüncenin parlak ve yaratıcı örneklerinden olan Leviathan hâlâ kendi çözümlerini arayan modern dünyanın başvuracağı nadide bir kaynak...
WOYZECK – LEONCE VE LENA
Georg Büchner
Çeviren: Kıvanç Tanrıyar
Çağdaş Alman tiyatrosunun kurucularından biri olan Georg Büchner (1813-1837), eserlerinde modern ilişkilerin absürd yanlarını, burjuva sınıfının hafifliklerini, aristokrasi eleştirisini, yoksulluk ve sınıf farklarını çok zarif dokunuşlarla oyunlarında işlerken alttan alta başat bir arzuyu, insan özgürlüğünü daima gündemde tutar. Strasbourg ve Giessen üniversitelerinde tıp eğitimi alan ve 1830’daki Paris ayaklanmasından esinlenen Büchner, gizli bir grup kurarak devrim çağrısı yapan bir broşür yayımlayınca köylüler tarafından ihbar edilmiş ve İsviçre’ye kaçmak zorunda kalmış; ardında beş eser bırakarak 1837’de sürgünde ölmüştür. Danton’un Ölümü ve yarım kalmış Woyzeck adlı oyunları Shakespeare’den ve Alman Romantik Sturm und Drang hareketinden etkilenmekle birlikte nitelik olarak zamanının çok ötesindedir. Her ne kadar tamamlanmamış, fragmanlar halinde ilerleyen metinler olsalar da gerek Woyzeck gerekse Leonce ve Lena, Büchner’in keskin bir mizah duygusuyla kaleme aldığı çarpıcı oyunlardır.
ESKİ REJİM VE DEVRİM
Alexis de Tocqueville
Çeviren: Berna Günen
Fransız siyaset bilimci, sosyolog, tarihçi, siyasetçi ve yazar Alexis de Tocqueville (1805-1859), Temmuz Monarşisi (1830-1848) ve İkinci Cumhuriyet (1849-1851) dönemlerinde Fransız siyasetinde aktif rol aldı. Bir süre ABD’de kaldı. Bu dönemde yol arkadaşı Gustave de Beaumont ile birlikte bilhassa ABD’de kölelik üzerine kaleme aldıkları referans niteliğinde eserlerin yanı sıra kült eseri Amerika’da Demokrasi’nin ilk cildini yazdı. İki ciltten oluşan, siyaset sosyolojisi ve siyaset bilimi araştırmalarının öncüsü kabul edilen bu eseriyle üne kavuştu. 1851’deki darbe sonrasında siyaseti tamamen bıraktı. Sonrasında Fransız Devrimi’ni hazırlayan koşullara ve Devrim’in başarısızlığının nedenlerine odaklandı. İki kitap olarak tasarlanmış ancak yalnızca ilk kitabı tamamlanabilmiş Eski Rejim ve Devrim’de yazar, Fransız Devrimi’nin XIV. Louis modernleşme ve merkezîleşme sürecinin bir uzantısı olduğunu ileri sürer. Fransız Devrimi’nin Eski Rejim’e uzanan köklerini belgelerle gözler önüne serip Fransız toplumu-Fransız Devrimi ilişkisinin anatomisini çıkarır.
Kılavuz Dizisi
TANRI ANLAYIŞI
John Bowker
Çeviren: Enis Köksaldı
Tarih boyunca dünyanın her yerinde insanlar Tanrı’ya inandılar, bugün de inanmaya devam ediyorlar. Peki, Tanrı’ya neden inanıyoruz? Farklı dinler Tanrı'nın varlığını nasıl yorumluyor? İbrahimî dinlerdeki ve Hindistan dinlerindeki Tanrı anlayışı ne gibi benzerliklere ve farklılıklara sahip? Tanrı’yı, O’nun varlığını gerçekten bilebilir miyiz, nasıl bilebiliriz? Tanrı inancı pratikte, dini yaşamda ne anlama geliyor?
Bu sorulara birbirinden farklı, bazen de birbiriyle çelişkili pek çok cevap önerilmiş durumda. Din bilimleri profesörü, yazar John Bowker ise büyük dinlerin Tanrı’ya dair kendi özgün inançlarını nasıl oluşturduklarını ve Tanrı’nın varlığını nasıl yorumladıklarını inceliyor. Teologların ve felsefecilerin Tanrı hakkındaki temel soruları nasıl yanıtlamaya çalıştıklarını aktarıyor, çeşitli dini yorumları değerlendiriyor ve Tanrı’ya dair kavrayışımızın halen gelişmekte olduğu sonucuna varıyor.
Türk Edebiyatı Klasikleri
ÇAM TIRTILLARI
Mahmut Yesari
Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Serdar Soydan
Mahmut Yesari’nin ilk kez okurla buluşan Çam Tırtılları romanı, 1935 yılında Son Posta gazetesinde tefrika edilmiştir. Yesari, erken Cumhuriyet dönemi köy romanlarındaki gibi taşraya odaklandığı bu eserinde, İstanbul’da farklı yaşam tecrübelerinden sonra köyüne dönen genç bir kadın ile halk arasında yaşanan aşk, arzu, merak ve nefret gelgitlerini kendi atmosferi içinde yalın bir dil ve gerçekçi bir üslupla işlemiştir.
Çocuk yaşta köyünden ayrılıp İstanbul’a gelen ve yıllar sonra yorgun, bıkkın bir kaldırım çiçeği olarak karşımıza çıkan Hacer, hayatında temiz bir sayfa açma hayalleri kurduğu esnada babasından kalan mirası almak için köyüne dönmeye karar verir. Çok büyük beklentileri olmaksızın, kimseye karışmadan, ilişmeden sakin ve huzurlu bir hayat kurma umudundaki Hacer’in ardında bırakmak istediği kötü şöhreti, ne var ki kendisinden önce köyüne ulaşır. Gözü kulağı Hacer’de ve mirasında olan memurlar, ağalar ve esnaf ondan Kıvrak Hacer veya İstanbullu Kahpe diye bahsetmektedirler. Mülk hırsı ve şehvet ateşi, dedikodu kazanını kaynatmaya başlayınca silahlar çekilir, fırtınalar kopar. Meydana gelen bir doğal afet de ahali tarafından ilahi bir uyarı olarak görülünce gerilim daha da artar, arzular nefrete dönüşür ve olaylar başka boyuta evrilir.
Türk Edebiyatı
SEN DİYE BİRİ
Selim İleri
Edebiyatımızın usta kalemlerinden Selim İleri’nin okurlarına veda ettiği eseri Sen Diye Biri, bizi geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor. Roman, 1971 yılına, Cüneyt Arkın ve Selim İleri’yi buluşturan “Günahsızlar” filminin çekimlerine dek uzanıyor. O dönemde Cüneyt Arkın ünlü bir sinema oyuncusu, Selim İleri ise düşlerinin peşinde, genç bir öykücüdür. Film setinde “Neden yalnız oturuyorsunuz?” cümlesiyle başlayan, edebiyatı, sinemayı ve İstanbul’un pek çok mekânını harç eden arkadaşlıkları, çok uzun sürecek bir “yaşam sarartısı” ile sekteye uğrar; elli yıl sonra Cüneyt Arkın’ın televizyon ekranından “Selim’i arıyorum,” diyerek küskünlüğü bitiren çağrısına dek. Arkadaşlıkları yeniden başlamışken Arkın’ın aniden aramızdan ayrılışı ise İleri’yi bu “sayıklamaları” yazmaya itiyor. İleri, bu eseriyle son bir kez daha hatırlıyor/hatırlatıyor insanlarını. Keskin, acımsı, acımasız içe bakışlar ve yinelemelerle gelen “sayıklamalar” ile okurlarına veda ediyor.
Modern Türk Edebiyatı Klasikleri
AĞLASUN AYŞAFAĞI
Hasan Hüseyin
Toplumcu gerçekçi şiirimizin önde gelen isimlerinden Hasan Hüseyin’in (1927-1984) bütün şiirleri Türkiye İş Bankası Modern Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisinde yayımlamayı sürdürüyor. Sanatçı, eserin önsözünde, “nehir şiir” olarak adlandırdığı ve daha önce Kızılırmak kitabında denediği türü, Ağlasun Ayşafağı’nda geliştirmek istediğini söyler.
21. Yüzyıl Kitaplığı
ANTROPOSEN OLAYI – YERKÜRE, TARİH VE BİZ
Christophe Bonneuil – Jean-Baptiste Fressoz
Çeviren: Alp Tümertekin
Christophe Bonneuil ve Jean-Baptiste Fressoz, artık bir klasiğe dönüşmüş bu eserlerinde, çevresel felaketleri hâlâ geçici bir sapma gibi görmenin yanıltıcılığına dikkat çekiyor. Artan sıcaklıklar, çöken ekosistemler, devrilme noktaları, kitlesel yok oluşlar… Bunlar artık istisna değil; gezegenin yeni normalleri. “Çevre krizi” anlatısı, hâlâ geri dönülebilecek bir istikrar yanılsamasını sürdürüyor. Oysa yazarlar, içinde bulunduğumuz çağın, tesadüfi bir kriz değil, tarihsel olarak örülmüş, yapısal ve kalıcı bir bozulmanın sonucu olduğunu gösteriyor. Kitap, çevresel yıkımı soyut ve homojen bir “insanlık” anlatısına teslim etmek yerine, kapitalist genişleme, emperyalist tahakküm ve savaş aygıtıyla örülmüş tarihsel bir sürecin sonucu olarak değerlendiriyor. Sorun, uyarıların eksikliği değil; bu uyarıların kimler tarafından bastırıldığı ve neden sistemli biçimde görmezden gelindiğidir.
Yazarlar, İnsan Çağı olarak da anılan Antroposen’i, evrensel bir insanlık hikâyesiyle değil; Sermaye Çağı, Ölüm Çağı, Tüketim Çağı ve Cehalet Çağı gibi kavramlarla parçalı, çatışmalı ve politik bir tarih olarak yeniden tanımlıyor. Bu alternatif adlandırmalar, ekolojik bozulmanın ardındaki iktisadi ve ideolojik güç yapılarını görünür kılıyor; yeni bir tarih yazımı için kavramsal bir zemin sunuyor. Antroposen’i yalnızca bir yıkım değil, aynı zamanda kolektif bir mücadele alanı olarak kavrayan bu kitap, geçmişin unutulmuş direnişlerini bugünün politik tahayyülleriyle buluşturan güçlü ve sarsıcı bir çağrıdır.
İnceleme-Araştırma
EL – İNSANLA İLGİLİ FELSEFİ BİR İNCELEME
Raymond Tallis
Çeviren: Ebru Kılıç
Raymond Tallis, El: İnsanla İlgili Felsefi Bir İnceleme adlı bu çarpıcı eserinde, insan elini yalnızca biyolojik bir yapı olarak değil, insan bilincinin, kültürünün ve benliğinin oluşmasında merkezi bir rol oynayan felsefi bir varlık olarak ele alıyor. Elin anatomisini, işlevlerini ve simgesel anlamlarını inceleyen Tallis tutma, işaret etme, jest yapma ve araç kullanma gibi eylemlerin, yalnızca fiziksel hareketler değil, anlam üretiminin ve özne olmanın temel bileşenleri olduğunu gösteriyor. Dilin, zamanın, toplumun ve düşüncenin evrimi, ellerimizin açtığı imkânlarla yeniden okunuyor. Sinirbilim, felsefe, antropoloji ve sanatı harmanlayan bu benzersiz kitap, insan elini, insan olmanın ne anlama geldiğini kavramak için güçlü bir mercek hâline getiriyor. Mizahı ve entelektüel derinliği ustalıkla buluşturan Tallis, okuru düşüncenin ve bedenin kesişim noktasında, alışılmadık bir felsefi keşfe davet ediyor. Elin izini süren bu yolculuk, belki de en sonunda bizi kendimize, düşünen ve yapan varlıklar olarak geri getiriyor.
OSMANLIDAN CUMHURİYETE İKTİSAT TARİHİ YAZILARI
Şevket Pamuk
Osmanlı-Türkiye iktisat tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şevket Pamuk’un “Seçme Eserleri”nin üçüncü cildinde, 2010-2025 arasında çeşitli yerlerde yayınlanan iktisat tarihi yazılarının on altısından oluşan bir seçki sunuluyor. Kavramsal çerçevenin öne çıktığı ilk bölümde kurumlar ve kurumların temel belirleyicileri tartışılıyor. Devletin iktisadi gelişme sürecindeki rolü bugün tüm dünyada yeniden değerlendirilirken, geçmişten alınacak dersler Türkiye için de önem taşıyor. İkinci bölümde 19. yüzyıl öncesi Osmanlı dönemine odaklanan altı yazıda maliye, vergi, para düzeni ve enflasyon temaları öne çıkıyor, Osmanlı dönemi ile Cumhuriyet Türkiyesi arasındaki benzerliklere işaret ediliyor. Kitabın üçüncü bölümündeki yazılar ise son 200 yılı bir bütün olarak ele alarak Osmanlıdan Cumhuriyete hem kopuşlar hem de süreklilikler yaşandığını vurguluyor. Cumhuriyet ekonomisinin büyüme sicilini karşılaştırmalı olarak incelerken tarımsal yapılar, enflasyon, bölgesel eşitsizlikler ve devlet müdahaleciliği gibi temel özelliklerinin kökenlerini Osmanlı döneminde aramak gerektiğinin altını çiziyor.
Son dönemde hem dünyada hem de Türkiye’de iktisat tarihine ilgi tekrar artmaya başladı. Gelişmekte olan bölgelerin iktisat tarihine olan ilgi büyürken antik çağlardan günümüze kadar dünyanın tüm bölgelerini ve bunların birbirleriyle olan bağlantılarını eskisine oranla çok daha fazla veri kullanarak inceleyen küresel iktisat tarihçiliği, bugün artık büyük bir araştırma alanına dönüştü. Prof. Dr. Şevket Pamuk’un Seçme Eserleri III: Osmanlıdan Cumhuriyete İktisat Tarihi Yazıları bu alana önemli bir katkı sağlıyor.
EŞİTLİĞİN KISA TARİHİ
Thomas Piketty
Çeviren: Hande Koçak
Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital adlı kitabıyla dünyada büyük yankı uyandırarak “eşitsizlikler” tartışmasına yepyeni bir boyut getiren, ardından çıkan Kapital ve İdeoloji’de eşitsizliği çok daha geniş bir tarihsel perspektif içinde ele alan Thomas Piketty, Eşitliğin Kısa Tarihi’nde, önceki dev eserlerin ana derslerini bir sentez halinde sunuyor ama onların tetiklediği tartışmaların ışığında eşitliğin tarihine yönelik yeni bir bakış açısı da geliştiriyor. “İktisadi sorunlar küçük bir uzman ve yönetici sınıfına emanet edilemeyecek kadar önemlidir. Yurttaşların bu bilgiye tekrar sahip çıkması iktidar ilişkilerini dönüştürmenin temel aşamalarından biridir” diyen Piketty, eşitliğe doğru ilerleme mücadelesinin köklerinin çok eskilere uzandığını gösterirken, bu sürecin 21. yüzyıldaki olası evrim çizgileri hakkındaki fikir ve önerilerini de okuyucuyla paylaşıyor.
Anı
GÜZEL SANATLAR’A ADANMIŞ BİR HAYAT – NESİLLERİN HOCASI, TASARIMCI, YÖNETİCİ
İlhami Turan
Prof. Dr. İlhami Turan, grafik tasarım söz konusu olduğunda Cumhuriyet Türkiyesi’nin öncü isimlerinden biri. Turan, Güzel Sanatlar’a Adanmış Bir Hayat adlı eserinde Bolu’da geçen çocukluğundan başlayarak Bolu Erkek Öğretmen Okulu ve Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğrencilik dönemini, 64 yıllık eğitimcilik hayatını, tasarımcı ve yönetici olarak yaptığı çalışmaları ve bakanlık danışmanlığı sırasındaki hizmetlerini akıcı bir dille anlatıyor.
Turan, hatıralarında 1944 Gerede depremi, 6-7 Eylül olayları, 1960 İhtilali’ne rastlayan askerlik hizmeti, Akademi’de ve Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda hocalık yılları, Güzel Sanatlar liselerinin kuruluşu gibi pek çok konuda tanıklıklarına yer veriyor. 1950’li yıllardan itibaren ikamet ettiği İstanbul’un geçirdiği kentsel değişimi, matbuat dünyasının merkezi olan Babıali’deki deneyimlerini ve Hasan Âli Yücel’den Yahya Kemal Beyatlı’ya, Prof. Emin Barın’dan Vehbi Koç’a, Mengü Ertel’den Avni Akyol’a pek çok isimle ilgili anı ve izlenimlerini okurla paylaşıyor.
Çağdaş Dünya Edebiyatı
ORPHEUS
Éric Metzger
Çeviren: İpek Ortaer Montanari
2017’de Académie Française François Mauriac Ödülü’nü kazanan Éric Metzger, Orpheus’la mitolojiyi günümüze taşırken, modern insanın çıkışsızlığına dair özgün ve capcanlı bir romana imza atıyor.
Monoton bir hayatı olan otuzlu yaşlarındaki Louis, can sıkıntısıyla gezindiği bitpazarlarından birinden yuvarlak kadranlı, nostaljik bir telefon satın alır. Eve gelip telefonun çalışıp çalışmadığını test edip eğlenirken, aklına ezberindeki biricik numarayı aramak gelir. Birkaç çalıştan sonra telefona cevap veren, yıllar önce ölen babasıdır. Bu sırada “dram ve cehennem düşkünlüğü”nden kendini Orpheus olarak adlandıran genç bir adam gecenin derinliklerine dalıp hayatının aşkı Eurydike’yi aramaktadır. Hades’ten Kerberos’a, Kharon’dan Erinys’lere pek çok karakterle karşılaşacağı ve rehberliğini Vergilius’un yapacağı bu yolculukta umutsuz bir arayışa sürüklenecektir. Louis ve Orpheus, gündüz ve gece, bir hayalin peşinden koşmaktadır, peki nereye kadar?
Modern Klasikler Dizisi
BEN MİYİM?
Peter Flamm
Çeviren: Barış Gönülşen
Peter Flamm’ın ilk kez 1926 yılında okurla buluşan, savaşın insan ruhunda açtığı yaralara dair çarpıcı anlatısı Ben miyim? yayımlanışından bir asır sonra Modern Klasikler Dizisi’nde yerini alıyor.
Saygın bir doktor olan Hans, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle muharebe meydanlarından evine döner. Ancak döndüğü yer gerçekten evi midir? Zira savaş sırasında deneyimledikleri yüzünden gerçeklik duygusu un ufak olduğundan ve tarifsiz bir yabancılaşmayla baş etmeye çalıştığından, artık hiçbir şeyden emin değildir. Karısı, annesi ve arkadaşları onu tanır. Bir tek köpeği ona kuşkuyla ve düşmanca yaklaşır. Savaş bu adamı başka birine mi dönüştürmüştür? Yoksa o, çaktırmadan Hans’ın hayatına sızmış başka bir kişi midir? Kendi kimliğine ilişkin kuşkularını dile getirdiği soluksuz monoloğu, birçok varoluşsal meseleyi de ortaya koyar.
WASHINGTON MEYDANI
Henry James
Çeviren: Ferit Burak Aydar
Washington Meydanı Henry James’in insan doğasının derinliklerini çözümleme konusundaki ustalığını sergilediği, en sevilen ve en çok okunan yapıtlarından biridir. Yazar on dokuzuncu yüzyılda hızla gelişmekte olan New York’u fon olarak seçtiği 1880 tarihli romanında, aile dinamiklerinin karmaşıklığı, sosyal statü, kadınların sınırlı özgürlüğü, servet ve sınıf gibi temaları keşfe çıkar. Evlenmek istediği adamla, onu servet avcısı olarak gören babası arasında kalan genç kızın hikâyesinde, toplumsal beklentiler ve ailenin dayattığı yükümlülükler, çıkar ve manipülasyonun da eksik olmadığı ikili ilişkilerin çetrefilliğiyle iç içe geçmiştir. 1840’lı ve 1850’li yıllarda, New York’un giderek bir servet ve statü simgesi haline gelen gözde bölgesi Washington Meydanı’nda geçen roman, Amerika’nın sosyal ve ekonomik açıdan muazzam değişime uğradığı bir dönemi yansıtır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İş Kültür Okurları için Siyasetten Sanata, İktisattan Felsefeye Uzanan Bir Seçki
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın zengin koleksiyonu edebiyat, felsefe ve sanatı kapsayan yeni eserler sunuyor. Öne çıkanlar arasında Hobbes'un 'Leviathan'ı, Büchner'in 'Woyzeck'i ve Piketty'nin 'Eşitliğin Kısa Tarihi' yer alıyor.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın dizileri, raflara çıkan çok sayıda eserle okurları edebiyattan felsefeye, tarihten sanata uzanan zengin bir düşünce yolculuğuna davet ediyor. Siyaset felsefesinin temel taşlarından Tanrı’ya dair kavrayışımıza, düşüncenin ve bedenin kesişim noktasından modern insanın çıkmazlarına, toplumsal dinamiklerden savaş sonrası bireyin kimlik arayışına uzanan farklı anlatıların yer aldığı seçki hem evrensel değerleri hem de yerel renkleri bir araya getiriyor.
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi
LEVIATHAN
Thomas Hobbes
Çevirenler: Utku Özmakas – Ferit Burak Aydar
Modern siyaset teorisinin kurucu mimarlarından Thomas Hobbes’un (1588-1679), devlet kavramının anatomisini çıkardığı başyapıtı Leviathan, ideal bir devletin ve daha az çatışmalı bir toplumsal yaşamın inşası için egemenlik ilişkilerinin dünyevi (seküler) yasaları esas almasını öne sürer. Ne var ki, felsefi ve siyasi fikirleri kadar teoloji hakkındaki yorumları da pek çok kesimi rahatsız eder. Kitaplarının yakılma kararı alınır; Hobbes dönemin statükocu güçlerinin tepkisini çekmiş olsa da ne çarpıcı fikirlerinden ne de düşünme arzusundan taviz verir. Eleştirel düşüncenin parlak ve yaratıcı örneklerinden olan Leviathan hâlâ kendi çözümlerini arayan modern dünyanın başvuracağı nadide bir kaynak...
WOYZECK – LEONCE VE LENA
Georg Büchner
Çeviren: Kıvanç Tanrıyar
Çağdaş Alman tiyatrosunun kurucularından biri olan Georg Büchner (1813-1837), eserlerinde modern ilişkilerin absürd yanlarını, burjuva sınıfının hafifliklerini, aristokrasi eleştirisini, yoksulluk ve sınıf farklarını çok zarif dokunuşlarla oyunlarında işlerken alttan alta başat bir arzuyu, insan özgürlüğünü daima gündemde tutar. Strasbourg ve Giessen üniversitelerinde tıp eğitimi alan ve 1830’daki Paris ayaklanmasından esinlenen Büchner, gizli bir grup kurarak devrim çağrısı yapan bir broşür yayımlayınca köylüler tarafından ihbar edilmiş ve İsviçre’ye kaçmak zorunda kalmış; ardında beş eser bırakarak 1837’de sürgünde ölmüştür. Danton’un Ölümü ve yarım kalmış Woyzeck adlı oyunları Shakespeare’den ve Alman Romantik Sturm und Drang hareketinden etkilenmekle birlikte nitelik olarak zamanının çok ötesindedir. Her ne kadar tamamlanmamış, fragmanlar halinde ilerleyen metinler olsalar da gerek Woyzeck gerekse Leonce ve Lena, Büchner’in keskin bir mizah duygusuyla kaleme aldığı çarpıcı oyunlardır.
ESKİ REJİM VE DEVRİM
Alexis de Tocqueville
Çeviren: Berna Günen
Fransız siyaset bilimci, sosyolog, tarihçi, siyasetçi ve yazar Alexis de Tocqueville (1805-1859), Temmuz Monarşisi (1830-1848) ve İkinci Cumhuriyet (1849-1851) dönemlerinde Fransız siyasetinde aktif rol aldı. Bir süre ABD’de kaldı. Bu dönemde yol arkadaşı Gustave de Beaumont ile birlikte bilhassa ABD’de kölelik üzerine kaleme aldıkları referans niteliğinde eserlerin yanı sıra kült eseri Amerika’da Demokrasi’nin ilk cildini yazdı. İki ciltten oluşan, siyaset sosyolojisi ve siyaset bilimi araştırmalarının öncüsü kabul edilen bu eseriyle üne kavuştu. 1851’deki darbe sonrasında siyaseti tamamen bıraktı. Sonrasında Fransız Devrimi’ni hazırlayan koşullara ve Devrim’in başarısızlığının nedenlerine odaklandı. İki kitap olarak tasarlanmış ancak yalnızca ilk kitabı tamamlanabilmiş Eski Rejim ve Devrim’de yazar, Fransız Devrimi’nin XIV. Louis modernleşme ve merkezîleşme sürecinin bir uzantısı olduğunu ileri sürer. Fransız Devrimi’nin Eski Rejim’e uzanan köklerini belgelerle gözler önüne serip Fransız toplumu-Fransız Devrimi ilişkisinin anatomisini çıkarır.
Kılavuz Dizisi
TANRI ANLAYIŞI
John Bowker
Çeviren: Enis Köksaldı
Tarih boyunca dünyanın her yerinde insanlar Tanrı’ya inandılar, bugün de inanmaya devam ediyorlar. Peki, Tanrı’ya neden inanıyoruz? Farklı dinler Tanrı'nın varlığını nasıl yorumluyor? İbrahimî dinlerdeki ve Hindistan dinlerindeki Tanrı anlayışı ne gibi benzerliklere ve farklılıklara sahip? Tanrı’yı, O’nun varlığını gerçekten bilebilir miyiz, nasıl bilebiliriz? Tanrı inancı pratikte, dini yaşamda ne anlama geliyor?
Bu sorulara birbirinden farklı, bazen de birbiriyle çelişkili pek çok cevap önerilmiş durumda. Din bilimleri profesörü, yazar John Bowker ise büyük dinlerin Tanrı’ya dair kendi özgün inançlarını nasıl oluşturduklarını ve Tanrı’nın varlığını nasıl yorumladıklarını inceliyor. Teologların ve felsefecilerin Tanrı hakkındaki temel soruları nasıl yanıtlamaya çalıştıklarını aktarıyor, çeşitli dini yorumları değerlendiriyor ve Tanrı’ya dair kavrayışımızın halen gelişmekte olduğu sonucuna varıyor.
Türk Edebiyatı Klasikleri
ÇAM TIRTILLARI
Mahmut Yesari
Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Serdar Soydan
Mahmut Yesari’nin ilk kez okurla buluşan Çam Tırtılları romanı, 1935 yılında Son Posta gazetesinde tefrika edilmiştir. Yesari, erken Cumhuriyet dönemi köy romanlarındaki gibi taşraya odaklandığı bu eserinde, İstanbul’da farklı yaşam tecrübelerinden sonra köyüne dönen genç bir kadın ile halk arasında yaşanan aşk, arzu, merak ve nefret gelgitlerini kendi atmosferi içinde yalın bir dil ve gerçekçi bir üslupla işlemiştir.
Çocuk yaşta köyünden ayrılıp İstanbul’a gelen ve yıllar sonra yorgun, bıkkın bir kaldırım çiçeği olarak karşımıza çıkan Hacer, hayatında temiz bir sayfa açma hayalleri kurduğu esnada babasından kalan mirası almak için köyüne dönmeye karar verir. Çok büyük beklentileri olmaksızın, kimseye karışmadan, ilişmeden sakin ve huzurlu bir hayat kurma umudundaki Hacer’in ardında bırakmak istediği kötü şöhreti, ne var ki kendisinden önce köyüne ulaşır. Gözü kulağı Hacer’de ve mirasında olan memurlar, ağalar ve esnaf ondan Kıvrak Hacer veya İstanbullu Kahpe diye bahsetmektedirler. Mülk hırsı ve şehvet ateşi, dedikodu kazanını kaynatmaya başlayınca silahlar çekilir, fırtınalar kopar. Meydana gelen bir doğal afet de ahali tarafından ilahi bir uyarı olarak görülünce gerilim daha da artar, arzular nefrete dönüşür ve olaylar başka boyuta evrilir.
Türk Edebiyatı
SEN DİYE BİRİ
Selim İleri
Edebiyatımızın usta kalemlerinden Selim İleri’nin okurlarına veda ettiği eseri Sen Diye Biri, bizi geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor. Roman, 1971 yılına, Cüneyt Arkın ve Selim İleri’yi buluşturan “Günahsızlar” filminin çekimlerine dek uzanıyor. O dönemde Cüneyt Arkın ünlü bir sinema oyuncusu, Selim İleri ise düşlerinin peşinde, genç bir öykücüdür. Film setinde “Neden yalnız oturuyorsunuz?” cümlesiyle başlayan, edebiyatı, sinemayı ve İstanbul’un pek çok mekânını harç eden arkadaşlıkları, çok uzun sürecek bir “yaşam sarartısı” ile sekteye uğrar; elli yıl sonra Cüneyt Arkın’ın televizyon ekranından “Selim’i arıyorum,” diyerek küskünlüğü bitiren çağrısına dek. Arkadaşlıkları yeniden başlamışken Arkın’ın aniden aramızdan ayrılışı ise İleri’yi bu “sayıklamaları” yazmaya itiyor. İleri, bu eseriyle son bir kez daha hatırlıyor/hatırlatıyor insanlarını. Keskin, acımsı, acımasız içe bakışlar ve yinelemelerle gelen “sayıklamalar” ile okurlarına veda ediyor.
Modern Türk Edebiyatı Klasikleri
AĞLASUN AYŞAFAĞI
Hasan Hüseyin
Toplumcu gerçekçi şiirimizin önde gelen isimlerinden Hasan Hüseyin’in (1927-1984) bütün şiirleri Türkiye İş Bankası Modern Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisinde yayımlamayı sürdürüyor. Sanatçı, eserin önsözünde, “nehir şiir” olarak adlandırdığı ve daha önce Kızılırmak kitabında denediği türü, Ağlasun Ayşafağı’nda geliştirmek istediğini söyler.
21. Yüzyıl Kitaplığı
ANTROPOSEN OLAYI – YERKÜRE, TARİH VE BİZ
Christophe Bonneuil – Jean-Baptiste Fressoz
Çeviren: Alp Tümertekin
Christophe Bonneuil ve Jean-Baptiste Fressoz, artık bir klasiğe dönüşmüş bu eserlerinde, çevresel felaketleri hâlâ geçici bir sapma gibi görmenin yanıltıcılığına dikkat çekiyor. Artan sıcaklıklar, çöken ekosistemler, devrilme noktaları, kitlesel yok oluşlar… Bunlar artık istisna değil; gezegenin yeni normalleri. “Çevre krizi” anlatısı, hâlâ geri dönülebilecek bir istikrar yanılsamasını sürdürüyor. Oysa yazarlar, içinde bulunduğumuz çağın, tesadüfi bir kriz değil, tarihsel olarak örülmüş, yapısal ve kalıcı bir bozulmanın sonucu olduğunu gösteriyor. Kitap, çevresel yıkımı soyut ve homojen bir “insanlık” anlatısına teslim etmek yerine, kapitalist genişleme, emperyalist tahakküm ve savaş aygıtıyla örülmüş tarihsel bir sürecin sonucu olarak değerlendiriyor. Sorun, uyarıların eksikliği değil; bu uyarıların kimler tarafından bastırıldığı ve neden sistemli biçimde görmezden gelindiğidir.
Yazarlar, İnsan Çağı olarak da anılan Antroposen’i, evrensel bir insanlık hikâyesiyle değil; Sermaye Çağı, Ölüm Çağı, Tüketim Çağı ve Cehalet Çağı gibi kavramlarla parçalı, çatışmalı ve politik bir tarih olarak yeniden tanımlıyor. Bu alternatif adlandırmalar, ekolojik bozulmanın ardındaki iktisadi ve ideolojik güç yapılarını görünür kılıyor; yeni bir tarih yazımı için kavramsal bir zemin sunuyor. Antroposen’i yalnızca bir yıkım değil, aynı zamanda kolektif bir mücadele alanı olarak kavrayan bu kitap, geçmişin unutulmuş direnişlerini bugünün politik tahayyülleriyle buluşturan güçlü ve sarsıcı bir çağrıdır.
İnceleme-Araştırma
EL – İNSANLA İLGİLİ FELSEFİ BİR İNCELEME
Raymond Tallis
Çeviren: Ebru Kılıç
Raymond Tallis, El: İnsanla İlgili Felsefi Bir İnceleme adlı bu çarpıcı eserinde, insan elini yalnızca biyolojik bir yapı olarak değil, insan bilincinin, kültürünün ve benliğinin oluşmasında merkezi bir rol oynayan felsefi bir varlık olarak ele alıyor. Elin anatomisini, işlevlerini ve simgesel anlamlarını inceleyen Tallis tutma, işaret etme, jest yapma ve araç kullanma gibi eylemlerin, yalnızca fiziksel hareketler değil, anlam üretiminin ve özne olmanın temel bileşenleri olduğunu gösteriyor. Dilin, zamanın, toplumun ve düşüncenin evrimi, ellerimizin açtığı imkânlarla yeniden okunuyor. Sinirbilim, felsefe, antropoloji ve sanatı harmanlayan bu benzersiz kitap, insan elini, insan olmanın ne anlama geldiğini kavramak için güçlü bir mercek hâline getiriyor. Mizahı ve entelektüel derinliği ustalıkla buluşturan Tallis, okuru düşüncenin ve bedenin kesişim noktasında, alışılmadık bir felsefi keşfe davet ediyor. Elin izini süren bu yolculuk, belki de en sonunda bizi kendimize, düşünen ve yapan varlıklar olarak geri getiriyor.
OSMANLIDAN CUMHURİYETE İKTİSAT TARİHİ YAZILARI
Şevket Pamuk
Osmanlı-Türkiye iktisat tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şevket Pamuk’un “Seçme Eserleri”nin üçüncü cildinde, 2010-2025 arasında çeşitli yerlerde yayınlanan iktisat tarihi yazılarının on altısından oluşan bir seçki sunuluyor. Kavramsal çerçevenin öne çıktığı ilk bölümde kurumlar ve kurumların temel belirleyicileri tartışılıyor. Devletin iktisadi gelişme sürecindeki rolü bugün tüm dünyada yeniden değerlendirilirken, geçmişten alınacak dersler Türkiye için de önem taşıyor. İkinci bölümde 19. yüzyıl öncesi Osmanlı dönemine odaklanan altı yazıda maliye, vergi, para düzeni ve enflasyon temaları öne çıkıyor, Osmanlı dönemi ile Cumhuriyet Türkiyesi arasındaki benzerliklere işaret ediliyor. Kitabın üçüncü bölümündeki yazılar ise son 200 yılı bir bütün olarak ele alarak Osmanlıdan Cumhuriyete hem kopuşlar hem de süreklilikler yaşandığını vurguluyor. Cumhuriyet ekonomisinin büyüme sicilini karşılaştırmalı olarak incelerken tarımsal yapılar, enflasyon, bölgesel eşitsizlikler ve devlet müdahaleciliği gibi temel özelliklerinin kökenlerini Osmanlı döneminde aramak gerektiğinin altını çiziyor.
Son dönemde hem dünyada hem de Türkiye’de iktisat tarihine ilgi tekrar artmaya başladı. Gelişmekte olan bölgelerin iktisat tarihine olan ilgi büyürken antik çağlardan günümüze kadar dünyanın tüm bölgelerini ve bunların birbirleriyle olan bağlantılarını eskisine oranla çok daha fazla veri kullanarak inceleyen küresel iktisat tarihçiliği, bugün artık büyük bir araştırma alanına dönüştü. Prof. Dr. Şevket Pamuk’un Seçme Eserleri III: Osmanlıdan Cumhuriyete İktisat Tarihi Yazıları bu alana önemli bir katkı sağlıyor.
EŞİTLİĞİN KISA TARİHİ
Thomas Piketty
Çeviren: Hande Koçak
Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital adlı kitabıyla dünyada büyük yankı uyandırarak “eşitsizlikler” tartışmasına yepyeni bir boyut getiren, ardından çıkan Kapital ve İdeoloji’de eşitsizliği çok daha geniş bir tarihsel perspektif içinde ele alan Thomas Piketty, Eşitliğin Kısa Tarihi’nde, önceki dev eserlerin ana derslerini bir sentez halinde sunuyor ama onların tetiklediği tartışmaların ışığında eşitliğin tarihine yönelik yeni bir bakış açısı da geliştiriyor. “İktisadi sorunlar küçük bir uzman ve yönetici sınıfına emanet edilemeyecek kadar önemlidir. Yurttaşların bu bilgiye tekrar sahip çıkması iktidar ilişkilerini dönüştürmenin temel aşamalarından biridir” diyen Piketty, eşitliğe doğru ilerleme mücadelesinin köklerinin çok eskilere uzandığını gösterirken, bu sürecin 21. yüzyıldaki olası evrim çizgileri hakkındaki fikir ve önerilerini de okuyucuyla paylaşıyor.
Anı
GÜZEL SANATLAR’A ADANMIŞ BİR HAYAT – NESİLLERİN HOCASI, TASARIMCI, YÖNETİCİ
İlhami Turan
Prof. Dr. İlhami Turan, grafik tasarım söz konusu olduğunda Cumhuriyet Türkiyesi’nin öncü isimlerinden biri. Turan, Güzel Sanatlar’a Adanmış Bir Hayat adlı eserinde Bolu’da geçen çocukluğundan başlayarak Bolu Erkek Öğretmen Okulu ve Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğrencilik dönemini, 64 yıllık eğitimcilik hayatını, tasarımcı ve yönetici olarak yaptığı çalışmaları ve bakanlık danışmanlığı sırasındaki hizmetlerini akıcı bir dille anlatıyor.
Turan, hatıralarında 1944 Gerede depremi, 6-7 Eylül olayları, 1960 İhtilali’ne rastlayan askerlik hizmeti, Akademi’de ve Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda hocalık yılları, Güzel Sanatlar liselerinin kuruluşu gibi pek çok konuda tanıklıklarına yer veriyor. 1950’li yıllardan itibaren ikamet ettiği İstanbul’un geçirdiği kentsel değişimi, matbuat dünyasının merkezi olan Babıali’deki deneyimlerini ve Hasan Âli Yücel’den Yahya Kemal Beyatlı’ya, Prof. Emin Barın’dan Vehbi Koç’a, Mengü Ertel’den Avni Akyol’a pek çok isimle ilgili anı ve izlenimlerini okurla paylaşıyor.
Çağdaş Dünya Edebiyatı
ORPHEUS
Éric Metzger
Çeviren: İpek Ortaer Montanari
2017’de Académie Française François Mauriac Ödülü’nü kazanan Éric Metzger, Orpheus’la mitolojiyi günümüze taşırken, modern insanın çıkışsızlığına dair özgün ve capcanlı bir romana imza atıyor.
Monoton bir hayatı olan otuzlu yaşlarındaki Louis, can sıkıntısıyla gezindiği bitpazarlarından birinden yuvarlak kadranlı, nostaljik bir telefon satın alır. Eve gelip telefonun çalışıp çalışmadığını test edip eğlenirken, aklına ezberindeki biricik numarayı aramak gelir. Birkaç çalıştan sonra telefona cevap veren, yıllar önce ölen babasıdır. Bu sırada “dram ve cehennem düşkünlüğü”nden kendini Orpheus olarak adlandıran genç bir adam gecenin derinliklerine dalıp hayatının aşkı Eurydike’yi aramaktadır. Hades’ten Kerberos’a, Kharon’dan Erinys’lere pek çok karakterle karşılaşacağı ve rehberliğini Vergilius’un yapacağı bu yolculukta umutsuz bir arayışa sürüklenecektir. Louis ve Orpheus, gündüz ve gece, bir hayalin peşinden koşmaktadır, peki nereye kadar?
Modern Klasikler Dizisi
BEN MİYİM?
Peter Flamm
Çeviren: Barış Gönülşen
Peter Flamm’ın ilk kez 1926 yılında okurla buluşan, savaşın insan ruhunda açtığı yaralara dair çarpıcı anlatısı Ben miyim? yayımlanışından bir asır sonra Modern Klasikler Dizisi’nde yerini alıyor.
Saygın bir doktor olan Hans, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle muharebe meydanlarından evine döner. Ancak döndüğü yer gerçekten evi midir? Zira savaş sırasında deneyimledikleri yüzünden gerçeklik duygusu un ufak olduğundan ve tarifsiz bir yabancılaşmayla baş etmeye çalıştığından, artık hiçbir şeyden emin değildir. Karısı, annesi ve arkadaşları onu tanır. Bir tek köpeği ona kuşkuyla ve düşmanca yaklaşır. Savaş bu adamı başka birine mi dönüştürmüştür? Yoksa o, çaktırmadan Hans’ın hayatına sızmış başka bir kişi midir? Kendi kimliğine ilişkin kuşkularını dile getirdiği soluksuz monoloğu, birçok varoluşsal meseleyi de ortaya koyar.
WASHINGTON MEYDANI
Henry James
Çeviren: Ferit Burak Aydar
Washington Meydanı Henry James’in insan doğasının derinliklerini çözümleme konusundaki ustalığını sergilediği, en sevilen ve en çok okunan yapıtlarından biridir. Yazar on dokuzuncu yüzyılda hızla gelişmekte olan New York’u fon olarak seçtiği 1880 tarihli romanında, aile dinamiklerinin karmaşıklığı, sosyal statü, kadınların sınırlı özgürlüğü, servet ve sınıf gibi temaları keşfe çıkar. Evlenmek istediği adamla, onu servet avcısı olarak gören babası arasında kalan genç kızın hikâyesinde, toplumsal beklentiler ve ailenin dayattığı yükümlülükler, çıkar ve manipülasyonun da eksik olmadığı ikili ilişkilerin çetrefilliğiyle iç içe geçmiştir. 1840’lı ve 1850’li yıllarda, New York’un giderek bir servet ve statü simgesi haline gelen gözde bölgesi Washington Meydanı’nda geçen roman, Amerika’nın sosyal ve ekonomik açıdan muazzam değişime uğradığı bir dönemi yansıtır.
Kaynak: Faselis
En Çok Okunan Haberler