Modern yaşamın getirdiği hareketsizlik (sedanter yaşam tarzı), özellikle 50 yaş üzeri bireylerde sıkça rastlanan ancak son yıllarda yanlış yaşam alışkanlıklarının da etkisiyle daha genç yaşlarda da görülme sıklığı artan sinsi bir sağlık sorununu tetikliyor: omurga kanalı darlığı. Tıpkı geçtiğimiz günlerde yaşanan Silivri merkezli depremin yapı güvenliği konusunu yeniden gündeme taşıması gibi, bu tür ilerleyici sağlık sorunları da yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, özellikle yolda yürürken sık sık durup dinlenme ihtiyacı hissettiren, bel ve bacaklarda ağrıya yol açan bu “sessiz tehlike”ye karşı önemli uyarılarda bulundu ve modern tedavi yöntemlerini anlattı.
Tıp dilinde ‘lomber dar kanal’ olarak adlandırılan omurga kanalı darlığı, omurganın içinde omurilik ve bacaklara giden sinirlerin bulunduğu kanalın, çeşitli nedenlerle (genellikle kemik veya bağ dokularının zamanla kireçlenerek kalınlaşması) daralarak sinirlerin sıkışmasına yol açan bir hastalıktır. Prof. Dr. Çavuşoğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: “Sokakta yürürken yol kenarında durup, bel ve bacaklarındaki ağrıların geçmesini bekleyen ve bir süre dinlendikten sonra yoluna devam eden insanlara pek çoğumuz rastlamışızdır. Bu tablonun arka planında genellikle ‘lomber dar kanal’ adı verilen omurga kanalı darlığı sorunu yatmaktadır.” Genellikle 50 yaş sonrası, en sık 60-70 yaşları arasında görülen bu rahatsızlık, doğumsal olabileceği gibi yaşlanma süreciyle veya yanlış yaşam alışkanlıklarıyla da gelişebilmektedir. Eskiden ileri yaş hastalığı olarak bilinmesine rağmen, günümüzde artık genç yaşlarda da bu sorunla karşılaşılmaktadır.
Yanlış Yaşam Alışkanlıkları ve Hareketsizlik Riski Artırıyor
Prof. Dr. Çavuşoğlu, yaşa bağlı olarak omurgada kireçlenme gibi dejeneratif değişikliklerin omurga kanalını daraltarak bu hastalığa neden olabildiği gibi, yanlış yaşam alışkanlıklarının da büyük rol oynadığını vurguluyor. “Pandemi sonrası maalesef uzun süre hareketsiz yaşam tarzı, bel ve karın kaslarının zayıflamasına yol açarken, bel omurgası üzerine binen yükü de artırdığından, omurga kanalı darlığının görülme sıklığı artmıştır. Kilolu olma, ağır kaldırma, ters ve ani hareketler yapma gibi omurgayı aşırı yük altında bırakan etkenler sonucunda, bel fıtığı gelişmese bile, zaman içerisinde bel eklemlerinde ve bağ dokularında kalınlaşmaya, kireçlenmeye ve kanal içinde sinirlerin sıkışmasına yol açmaktadır,” diyor.
Belirtiler Nasıl Kendini Gösteriyor?
Omurga kanalı darlığının en karakteristik belirtisinin ‘aralıklı topallama’ (intermittent claudication) olduğunu ifade eden Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, özellikle belirli bir mesafe yürüdükten sonra hastanın bacaklarında uyuşma, karıncalanma ve ağrı hissettiğini, bu nedenle sık sık durup dinlenme ihtiyacı duyduğunu belirtiyor. Hastalık ilerledikçe ağrısız yürünebilen mesafenin giderek kısaldığını da ekliyor. Prof. Dr. Çavuşoğlu, “Bel ve bacak ağrılarınız sıklaştıysa ve belirli süreli yatak istirahati ile geçmiyorsa mutlaka bir beyin ve sinir cerrahına başvurmanız gerekir. Çünkü sinirlerde kalıcı hasar oluşmaması ve kayıpların önlenmesi açısından erken teşhis çok büyük önem taşımaktadır,” uyarısında bulunuyor. Yaşlılıkla birlikte görülen kanal darlığı vakalarında tabloya bel fıtıklarının da eklenebildiğini, bu durumun şikayetleri artırarak ameliyat ihtiyacını daha erken bir döneme çekebileceğini de belirtiyor.
Geç Kalınmış Tanı Ciddi Sorunlara Yol Açabilir!
Hastalığın tanı ve tedavisinde geç kalınması durumunda, ağrı ile birlikte uyuşma, ağrının yayıldığı bacak veya bacaklarda kuvvet kaybı gibi sorunlar gelişebiliyor. Sinirler üzerindeki baskının daha da ilerlemesi durumunda ise ilgili kaslarda felç, hatta hastanın idrarını ve dışkısını tutamama gibi çok ciddi ve yaşam kalitesini düşüren sorunlar ortaya çıkabiliyor. Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, “Bir beyin cerrahının temel görevi, sinir dokusunda geri dönüşü olmayan hasarlar meydana gelmeden önce gerekli önlemleri almaktır. Hastanın detaylı öyküsünün alınması ve kapsamlı bir fiziki muayenenin ardından çeşitli radyolojik tetkikler istenebilir. Genellikle bel bölgesinde görülmekle birlikte sırt ve boyun omurgasında da etkili olabilen bu hastalığın kesin teşhisinde Manyetik Rezonans (MR) görüntülemesi altın standarttır. Ağrıya neden olan durumun lomber kanal darlığı olduğu MR ile teyit edildiği takdirde, hastanın durumuna göre cerrahi tedavi planlanabilir,” diyor.
Modern Tedavi: Ağır Ameliyatlar Yerine Mikrocerrahi Konforu
Günümüzde tıp ve teknolojideki hızlı gelişmeler sayesinde, omurga kanalı darlığı tedavisinde geçmişteki büyük ve ağır ameliyatların yerini mikrocerrahi tekniği gibi minimal invaziv yöntemler almış durumda. Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, bu modern yaklaşımın avantajlarını şöyle açıklıyor: “Son yıllarda ‘minimal invaziv cerrahi’ olarak adlandırılan, yani dokulara verilen hasarı en az seviyeye indiren yöntemlerle hastalarımızın şikâyetleri etkin bir şekilde giderilmektedir. Mikrocerrahi tekniği ile gerçekleştirilen lomber dar kanal ameliyatlarında elde edilen sonuçlar son derece başarılı ve yüz güldürücüdür. Bu ameliyat tekniğini, özellikle yaşlı hastalarımızın korktuğu diğer geleneksel ameliyat tekniklerine oranla; kanamanın çok daha az olması, hastanın ameliyat sonrası çok daha kısa sürede ayağa kalkıp sosyal yaşantısına dönüş imkânı sağlaması ve genel ameliyat konforunun yüksek olması nedenleriyle özellikle öneriyoruz.” Bu ameliyat tekniği sayesinde, ameliyat sonrası korse takılması veya omurgaya vida konması gibi hastaya ek yük getirebilecek riskli ve karmaşık uygulamalardan da büyük ölçüde kaçınılmış olduğunu belirten Prof. Dr. Çavuşoğlu, ameliyat süresinin kanal darlığının durumuna göre 2 ila 4 saat arasında değiştiğini, hastanın ameliyattan genellikle 3 saat sonra yürütüldüğünü ve istenildiği takdirde ameliyattan 5 saat sonra bile taburcu olabildiğini ifade ediyor. Dikişsiz (veya estetik dikişli) yapılan bu ameliyat sonrası yara bakımı da oldukça kolay olup, hastalar genellikle 2 gün sonra pansumanları çıkarılıp banyo yapabiliyor. Ameliyat sonrası hastanın oturması, yürümesi, merdiven inip çıkması serbest bırakılıyor; ancak ilk iki hafta boyunca her oturuşta 20 dakikadan uzun süre oturmamaları öneriliyor. Ameliyattan yaklaşık 15 gün sonra ise kişiye özel bir jimnastik ve egzersiz programı başlatılıyor.